Duâ Vaktidir!
köşe yazısı
ABDULLAH YILDIZ
- YAZARDuaya her zamankinden çok ihtiyacımız var… Rabbimiz buyuruyor: “De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!..” (Furkan/77) “Ol!” deyince olduran Yüce Rabbimizden başka dua edeceğimiz makam-merci yok: “Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler, aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir!” (Mümin/60)
Bugün, Peygamberimizin mübarek dilinden dökülen şu muhteşem duayı birlikte okuyalım: Abdullah İbnu Abbas (r.a.) anlatıyor: ‘Resûlüllah’ın (s.a.) geceleyin namazdan çıkınca şu duayı okuduğunu işittim:
“ÂlIah’ım! Senden, katından vereceğin öyle bir rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidayet, işlerime nizam, dağınıklığıma tertip, içime kâmil iman, dışıma sâlih amel, amellerime temizlik ve ihlâs verir, rızana uygun istikâmeti ilham eder, ülfet edeceğim dostumu lûtfeder, beni her çeşit kötülüklerden korursun.
Allah’ım, bana öyle bir iman, öyle bir yakîn ver ki, artık bir daha küfür ihtimali kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla, dünya ve ahirette senin nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım.
Allah’ım! Hakkımızda vereceğin hükümde lütfunla kurtuluş istiyorum, şühedâya has makamları niyaz ediyorum, bahtiyar kulların yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı yardım talep ediyorum!
Allah’ım! Anlayışım kıt, amelim az da olsa (dünyevi-uhrevi) ihtiyaçlarımı senin kapına indiriyor, karşılanmasını senden talep ediyorum. Rahmetine muhtacım, halimi arz ediyorum. İhtiyacım ve fakrım sebebiyledir ki, ey işlere hükmedip yerine getiren, kalplerin ihtiyacını görüp şifâyâb kılan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın gibi benimle cehennem azabının arasını da ayırmanı, helâke dâvetten, kabir azabından korumanı diliyorum.
Allah’ım! Kullarından herhangi birine verdiğin bir hayır veya mahlukatından birine vaadettiğin bir lütuf var da buna idrakim yetişmemiş, niyetim ulaşamamış ve bu sebeple de istediklerimin dışında kalmış ise ey âlemlerin Rabbi, onun hasıl olması için de sana yakarıyor, bana onu da vermeni rahmetin hakkında senden istiyorum.
Ey Allah’ım! Ey Kur’ân gibi, din gibi kuvvetli ipin, şeriat gibi doğru yolun sahibi! Kâfirler için cehennem vaadettiğin kıyamet gününde, senden cehenneme karşı emniyet, arkadan başlayacak ebediyet gününde de huzur-i kibriyâna ulaşmış mukarrebîn meleklerle, dünyada iken çok rükû ve secde yapanlar ve ahidlerini ifa edenlerle birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız rahmet sahibisin, Sen seni dost edinenlere hadsiz sevgi sahibisin, Sen dilediğini yaparsın. Dilek sahipleri ne kadar çok, ne kadar büyük şeyler isteseler hepsini yerine getirirsin.
Allah’ım! Bizi, sapıtmayıp, saptırmayan hidâyete ermiş hidâyet rehberleri kıl. Dostlarına sulh vesilesi, düşmanlarına da düşman kıl. Seni seveni sana olan sevgimiz sebebiyle seviyoruz. Sana muhâlefet edene, senin ona olan adâvetin sebebiyle düşmanlık ediyoruz.
Allah’ım! Bu bizim duamızdır. Bunu fazlınla kabul etmek sana kalmıştır. Bu, bizim gayretimizdir, dayanağımız sensin.
Allah’ım! Kalbime bir nur, kabrime bir nur ver; önüme bir nur, arkama bir nur ver; sağıma bir nur, soluma bir nur ver; üstüme bir nur, altıma bir nur ver; kulağıma bir nur, gözüme bir nur ver; saçıma bir nur, derime bir nur ver; etime bir nur, kanıma bir nur ver; kemiklerime bir nur koy! Allah’ım nurumu büyüt, söylediklerimin hepsine bedel olacak bir nur ver, söylenmeyenleri de kuşatacak bir nur daha ver!
İzzeti bürünmüş, onu kendine alem yapmış olan Zât münezzehtir. Büyüklüğü bürünmüş ve bu sebeple kullarına ikramı bol yapmış olan Zât münezzehtir. Tesbih ve takdis sadece kendine layık olan Zât münezzehtir. Fazl ve nimetler sâhibi Zât münezzehtir. Azamet ve kerem sahibi Zât münezzehtir. Celâl ve ikram sâhibi Zât münezzehtir.” (Tirmizî, Daavât 30 (3415).)
Rabbim! Kur’ân’da buyuruyorsun: “Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Öyleyse onlar da benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler.” (Bakara/186)
Allah’ım! Biz, Sana iman ettik, Senin davetine (İslâm’a/Kur’ân’a) uyduk, Resûl’ünün diliyle yalvardık. Kavlî, kalbî ve fiilî dualarımıza icabet buyur Allah’ım! Âmin.